Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüsameddin Acar

Hüsameddin Acar

Yazar

Ah be Anadolu; şimdi her bir yanın ağlayan ana dolu!

ALP ARSLAN'ın  1071'de Türklere Anadolu'nun kapılarını açtığı hepimizin malumudur. Türklerin ana yurdu olan Orta Asya steplerinden Anadolu'nun Malazgirt bölgesine yapılan bir tarih yolculuğudur bunun adı. Erzurum, Ağrı ile Van üçgeni arasında ve Muş'un en doğu ilçesi olarak bilinir Malazgirt. Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında geçen bu savaşta akıl ve cesaret kazanmıştır.

O tarihten bu tarihe nerede ise bir milenyum yılı geçmiş. Yani yaşayanlar 50 yıl sonra bunu da görecek.

Yukarıdaki bir anayı andıran akarsuyun adı Selenge Nehri.

Moğalistan'dan doğan nehir, Rusya sınırları içindeki Baykal Gölü'ne dökülür. Bir anayı andırdığı için de yazının başına bu resmi koymayı düşündüm…

Anadolu'muz o tarihten bu yana her zaman büyük savaşlara, büyük depremlere ve büyük acılara sahne olmuştur. Bu topraklarda hüküm sürmek, ateşten gömlek giymek gibidir.

Anadolu, neleri görmedi, neleri yaşamadı ki geride kalan bu 950 yıl içinde.

Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar neler gördü bu topraklar, ne acılar yaşadı. Ama her defasında daha çok analar ağladı.

Sarıkamış'ta (22 Aralık 1914-17 Ocak 1915) 90 bine yakın askerimiz savaşmadan kara kışa yenildi, bir o kadar ana da gerçek gözyaşı döktü.

1915 Çanakkale'de 250 bin şehit verdik, bir o kadar ananın gözyaşları kurudu. Ve bu sancılı toprakların diğer cephelerinde verdiğimiz savaşlar, var olma mücadelesi.

Yeri geldi 7 düvele karşı savaş verdik, yeri geldi, içimizdeki hainlere karşı savaş verdik, yeri geldi Kıbrıs'ta, Irak'ta, Suriye'de, Libya'da savaş verdik.

Biz Türkleri savaş meydanlarında alt edemeyen düşmanlarımız, içimize nifak tohumları ektiler yine başaramadılar.

Dinimize saldırdılar, hangi amaca hizmet ettiği belirsiz tarikatlar peydahladılar, aynı dine aynı inanca sahip olan insanları birbirine kırdırmaya kalktılar; yine başaramadılar.

ASALA'yı kurdular, yurt dışındaki büyükelçilerimizi, resmi görevlilerimizi katletme yoluna gittiler. Bu uğurda çok şehit verdik, ancak azgın teröristleri yaptığımız operasyonlarla hep kendi bataklığına gömdük.

Daha sonra ASALA bitince bu defa PKK'yı bela ettiler ülkemizin başına. 1984'ten bu yana 36 yıl geçti ve hâlâ bu eli kanlı terör örgütü ile mücadele ediyoruz. Bu uğurda gerek askerimizden gerekse halktan on binlerce insanımızı kaybettik.

Aslında biz PKK görüntüsü altında, bu bölgede gelişmemizi istemeyen emperyalistlerle savaş verdik bunca yıl. Onların silahlarla donattığı, eğittiği ve her türlü lojistik destek verdiği bir terör örgütüydü PKK.

Bu uğurda özel bütçeler ayırdık, daha taşa operasyonlar düzenledik. Eğer Türkiye, terör belasına bu kadar bir bütçe ayırmak zorunda kalmasaydı, şimdi belki de Almanya ekonomisine eş değere ulaşabilirdi.

Teröre ayrılan bütçenin 450-500 milyar dolara eş değer olduğu söyleniyor.

İşte, ta 1071'den bu yana binlerce, on binlerce, yüz binlerce ve belki de milyonu aşkın insanımızı verdik bu vatan için.

İşte o kadar da ananın bağrı yandı, göz pınarları kurudu bu topraklarda. Hep gerçekten onlar ağladı, hep ağıtları onlar yaktı giden canlar için.

Ve şehit haberleri ara vermeksizin devam ediyor. Bir acıyı unutmadan, başka bir acıyı yaşıyoruz.

Güneydoğu'da… Bir operasyonda, Irak'ta… Suriye'de…

Her biri de bağrımızı yakıyor,  yüreğimizi parçalıyor.

Ama en çok da, evlatlarının ellerine kına yakıp Peygamber Ocağı'na gönderen analar ağlıyor. En içten, en yürekten hep onlar ağlıyor…

Ah be Anadolu… Şimdi her bir köşen ve her bir yanın ağlayan ana dolu.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları