Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüsameddin Acar

Hüsameddin Acar

Yazar

1 harf için 40 yıl köle olunuyorsa

basogretmen.jpg

YARIN 24 Kasım Öğretmenler Günü...

24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür.

En büyük öğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün nezdinde tüm öğretmenlerimize saygı ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Onlar, yarınlarımızın garantisi, gözümüzün nuru çocuklarımızı eğitmeye çalışırken bir de Korona belasını göğüslemeye çalışıyorlar.

İnsanların yaşamlarında, gelişimlerinde ve her anında öğretmenlerin ne denli yer tuttuğunu belki yeterince takdir edemiyoruz. Aşağıdaki hikâye tam da bu olayı; öğretmen-öğrenci ilişkilerinin önemini vurguluyor:

***

Okulun ilk gününde ve 5. sınıfın önünde dururken, sınıf öğretmeni çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve "Hepinizi aynı derecede seviyorum" dedi.

Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış, ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı.

Mediha Öğretmen, daha ilk günlerde Mustafa'yı izlemiş, diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemlemişti.

İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu durum öyle bir noktaya varmıştı ki, Mediha Öğretmen onun kâğıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (X) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük sıfırlar (0) koymaktan zevk alır hale gelmişti.

Mediha Öğretmen'in, bu okulda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu. Olumsuz davranışları ve arkadaşlarıyla bozuk diyalogları nedeniyle Mustafa'nın kayıtlarını da en sona bırakmıştı.

Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürprizle karşılaştı. Mustafa'nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

"Mustafa gülmeye hazır, parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli..."

İkinci sınıf öğretmeni Mustafa için şöyle not tutmuştu:

"Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor. Ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor..."

Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:

"Mustafa'nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa; evdeki yaşamı yakında onu olumsuz etkileyebilir..."

Mustafa'nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle not düşmüştü bu öğrenci için:

"Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok. Çoğu zaman yalnız oturuyor ve geziyor. Bazen sınıfta uyukluyor..."

                Bunları okuyunca Mediha Öğretmen, problemi kavradı. Bu öğrenciye karşı, tıpkı arkadaşlarının yaptığı gibi hoyrat davrandığından dolayı utandı.

Yine günlerden 24 Kasım Öğretmenler Günü'ydü ve öğrencilerin, öğretmenlere çeşitli hediyeler aldığı özel bir gündü bugün. Öğrencileri ona, güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlarla sarılmış hediyeler getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu kendini Mediha Öğretmen.

Mustafa'nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti. Mustafa'nın hediyesi; bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı ile beceriksizce sarılmıştı.

Mediha Öğretmen, bu ambalajı diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duyuyordu. Pakette, taşlarından bazıları düşmüş, yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesi çıkınca, çocuklardan bazıları gülmeye bile başlamıştı.

Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü.

Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için en sona kaldı:

"Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz..."

Çocuklar gittikten sonra, Mediha Öğretmen en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı; bunun yerine, çocukları şefkat ve sevgiyle eğitmeye başladı.

Artık, tüm öğrenciler gibi Mustafa'ya da özel ilgi gösteriyordu. Onunla çalışırken, adeta zihni canlanmaya başlıyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık alıyordu.

Yılın sonuna kadar Mustafa sınıftaki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözde öğrencilerinden biri olmuştu.

Bir yıl sonra, Mediha Öğretmen, kapısının altında Mustafa'dan bir not buldu. Ona hâlâ tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.

Üç yıl sonra Mustafa'dan bir not daha aldı Mediha Öğretmen, Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hâlâ hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan bir başka mektup aldı. Yine Mediha Öğretmen'in tüm yaşamındaki en iyi ve en favori öğretmen olduğunu yazmıştı Mustafa.

Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diploması aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup, onun hâlâ karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama şimdi ismi biraz daha uzundu ve mektup şöyle tamamlanmıştı:

"Dr. Mustafa Yılmaz (Tıp Doktoru)"

Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının da birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Mediha Öğretmen'in, damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu.

Şüphesiz Mediha Öğretmen bunu kabul etti.

Ve tahmin edin ne oldu?

Mediha Öğretmen, nikâh töreninde taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Mustafa'nın yıllar önce hediye ettiği ve annesinin süründüğü o parfümden sürdü. Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa bu mutlu gününde, Mediha Öğretmen'in kulağına şöyle fısıldadı:

"Tıpkı annem gibi kokuyorsunuz... Bana inandığınız için çok teşekkür ederim öğretmenim. Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğime inandığınız için çok teşekkür ederim..."

Mediha Öğretmen çok duygulandı ve gözlerinde yaşlarla fısıldadı ve şöyle dedi:

"Mustafa'm, değerli öğrencim, yanlış değerlere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi, bana öğreten asıl sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi inan ki bilmiyormuşum..."

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları